Sessiz İstila Kısa Filmi Gerçekten Gerçekleşiyor
Dün, 29 Mayıs 2022 Pazar günü,
Eskiden İstanbulluların kaçamak yeri olan Sakarya’nın Sapanca ilçesi’nde,
Daha öncesinde de defalarca gittiğimiz Aşina Restaurant’a, arkadaşlarla birlikte hem kahvaltı yapmaya hem de temiz orman havasını almaya gittik…
Bizi girişte Iraklı olduğunu öğrendiğimiz bir çalışan karşıladı (olabilir; Arap ziyaretçilerin sayısının artması ile birlikte Arapça bilen birisi işe alınmış olabilir)
Bizimle, o Iraklı olduğunu öğrendiğimiz çalışan ilgilenmeye başladı, o da olabilir; Türkçesi gelişsin!
Çat pat ne istediğimizi anladı!
Masaya servisi açan başka bir çalışan yine Ortadoğu’dan gelmişti! (Burada işin rengi değişmeye başladı artık)
Çevremize baktık, masalarda tek tük Türk vardı, diğer masalar kılık kıyafetlerinden bariz belli olan Ortadoğulular tarafından doldurulmuştu.
Masaya kahvaltılık ürünleri, başka bir Ortadoğulu çalışan getirdi.
Bir sipariş için mutfak tarafına gittiğimde, yolda ne istediğimi soran kişi, mutfakta çalışan, etrafın temizliğini sağlayan hep Ortadoğu’dan gelmiş insanlardı.
Zaman ilerledikçe, restorana gelen insanlarda yüksek oranda Ortadoğuluydu.
Arkadaşlarla birlikte sanki Türkiye’den Ortadoğu’da bir ülkeye ziyarete gitmişiz de restoranlarında karnımızı doyuruyoruz gibi hissettik ve “Sessiz İstila” kısa filmini hatırladık.
Para gelsin de kimden ve nasıl gelirse gelsin – ucuza çalışsın da nereli olursa olsun anlayışını bırakmamız lazım.
Ekonomik olarak, beceriksizce politikalar yüzünden, döviz artarken, TL değer kaybederken, enflasyon ile birlikte her gün alım gücümüz daha da düşüyor…
Alım gücü düşen insanlarımız gayrimenkul sahibi olmayı ikinci plana atarken,
Şehitlerimizin kanı ile sulanmış ve sulanmaya da devam eden topraklarımız,
Para gelsin amacı ile yabancılara satışa açık halde ve parası bizim TL’miz karşısında değerli olduğunda rahatça da alınabilmekteler,
Ülkesindeki iç karışıklık mücadele etmek yerine ülkesini terk eden insanlar ise, barınma ve ne kazanırsak kardır düşüncesi ile ülkemizdeki en düşük ücret olan asgari ücretin altında ücrete belki de sigortasız olarak veya devleti yönetenlerin yabancılara verdiği sigorta desteği ile işsiz Türk Vatandaşları yerine çalıştırılmaktalar…
Savaştan kaçarken sevişmekten ödün vermeyen, içine bulunduğu duruma bakmadan tavşan gibi üreyerek, kendileri gibi yeni insanlar dünyaya getiren insanların gün be gün sayılarının artarak nüfuslarının artması ile sağlayacakları “Sessiz İstila” ya iş işten geçmeden dur dememiz lazım!
1936 yılından itibaren, Hatay’ın Türkiye sınırlarımıza katılması için yürütülen politikamızı inceleyelim; aynı planı, diğer devletler şimdi bize karşı şimdi uygulamaktalar, tarihimizden ders alarak, çok geç olmadan ilk biz müdahalemizi yapalım. En iyi savunma, uygun anı beklemek değil, onların hiç ummadıkları andaki saldırıdır unutmayalım!
“Sessiz İstila”ya dur demeliyiz!