Son Yazılar

Salgın Sürecinde Suyu Tasarruflu Kullanın

Paylaş; başkaları da faydalansın!

Suyun yüzde 60’ı banyo ve tuvalet ihtiyaçlarında kullanılıyor

Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma (TEMA) Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’de suyun ortalama yüzde 13’ünün “evsel tüketim” diye tabir edilen içme-kullanma suyu olarak tüketildiğini, bu oranın dünya ortalamasında yüzde 11, gelişmiş ülkeler ortalamasında ise yüzde 8 seviyelerinde olduğunu aktardı.

Ataç, Türkiye’de evsel tüketim bazında suyun yaklaşık yüzde 60’ının banyo, musluk ve tuvalet ihtiyaçlarında kullanıldığını belirterek, gelecekte bu tüketimin artan nüfus ile yükseleceğinin ve 2030’da yüzde 16 seviyelerine çıkacağının öngörüldüğünü ifade etti.

“Kovid-19 ile mücadele için önerilen ‘elleri sık yıkama, dışarıda giyilen kıyafetleri eve gelince hemen temizleme’ gibi uygulamalar bu süreçte su tüketimini artırabilir. Küresel bir salgınla mücadele ederken, kişisel hijyenimiz için gerekli önlemleri alırken, suyu da tasarruflu kullanmak gerekmektedir.” diyen Ataç, bilinçsiz su tüketiminin temiz suyu ve ona ulaşırken harcanan emeği, enerjiyi ve zamanı israf etmek olduğunu söyledi.

Ataç, su ile ilgili sorunların sadece miktarla alakalı olmadığını, havza bazında kirlilik ve ekolojik sorunlar gibi problemlerin de yaşandığını dile getirerek, kullanım amacıyla doğadan çekilen her suyun ve su kaynaklarına yönelik her türlü baskının, doğa ile insan üzerinde olumsuz etkileri bulunduğunu kaydetti.

“Dünya nüfusunun yüzde 40’ından fazlası, su varlıklarının kıtlaştığı bölgelerde”

Su kaynakları konusunda dünyayı zorlu bir sürecin beklediğini ifade eden Ataç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dünya nüfusunun yüzde 40’ından fazlası, su varlıklarının giderek kıtlaştığı bölgelerde yaşıyor. Her gün 1000 çocuk, su ve sıhhi koşullara erişilmemesinden kaynaklanan önlenmesi mümkün hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor. Uzun vadede, dünyadaki su varlıkları, iklim krizi, nüfus artışı ve çevre kirliliği gibi baskılar nedeniyle çok daha kritik bir konuma gelecek. Bu durum, bizim gibi iklim krizinden daha fazla etkilenen ülkeler için kritik bir hal alıyor. Türkiye’de artan nüfus ile son 5 yılda kişi başına düşen yıllık su miktarı yaklaşık 100 metreküp azalarak, 1350 metreküp seviyelerine düştü. Böyle giderse, yakın gelecekte kişi başı su miktarı 1000 metreküpün altına düşecek ve bu da bizi su fakiri bir ülke durumuna getirecek.”

“Tasarruflu kullanılmayan her su, varlığı kirlenen su miktarını artırıyor”

Deniz Ataç, bilinçli su tüketimi için yapılabileceklere dair şu önerileri paylaştı:

“Salgın sürecindeki hijyen tedbirlerini aksatmamak koşuluyla el yıkarken, duş alırken, diş fırçalarken, tıraş olurken su tazyikli açılmamalı ve gereksiz yere akmasına engel olunmalıdır. Duş süresi kısaltılmalıdır. Duş başlığında kullanılacak akıllı başlık ya da debi sabitleyici ile suyun akışı yüzde 50-60 oranında düşürülerek tasarruf sağlanabilir. Rezervuarlardaki 5 litreye yakın ve içme suyu kalitesindeki su, sifonun çekilmesiyle tek seferde akıp gidiyor. Bu nedenle, sifonlarda daha az su akıtma imkanı sağlayan ikili sisteme geçilebilir. İkili olmayan sistemlerde ise rezervuar içerisine konulacak 1 litrelik su dolu şişe her sifonda en az 1 litre su tasarrufu sağlar. Öte yandan, çamaşır ve bulaşık makinelerini tam dolduğunda çalıştırmak, yeni alınacak beyaz eşyalarda enerji ve su tasarruflu makineleri tercih etmek tasarruf sağlar. Salgınla mücadelede suyun daha çok kişisel sağlık ve temizlik için önemli olduğu unutulmamalı. Bu bağlamda, araç ve halı yıkama gibi alışkanlıklar gereğinden fazla yapılmamalı, ev, balkon, kapı önü ya da bahçe temizliklerinde aşırı su kullanılmamalı, buraları yıkamak yerine silme yoluna gidilmelidir.”

Ataç, suyu sürdürülebilir kullanmanın bir diğer yolunun da tasarruflu kullanım olduğunu, daha az su tüketen teknolojilere geçiş ile evsel tüketimdeki davranışsal değişikliklerin tasarrufa büyük oranda katkıda bulunacağını ifade etti.

Türkiye’de “kayıp kaçak” olarak tarif edilen, su şebekesinde sistemde kullanılmadan kaybolan ve tarifelenemeyen su miktarının azaltılmasının da tasarruf için önemine dikkati çeken Ataç, “Büyükşehir belediyelerinin kayıp kaçak oranı 2016’da yüzde 36 seviyelerindeydi. Bu oranın İçme Suyu Temin ve Dağıtım Sistemlerindeki Su Kayıplarının Kontrolü Yönetmeliği gereğince önce kademeli olarak yüzde 30 ve yüzde 25 seviyelerine indirilmesi, ardından mümkün olduğunca bu değerlerin de altına düşürülmesi büyük su tasarrufu demektir.” değerlendirmesinde bulundu.

“İçme ve kullanma suyu tüketimi yüzde 10-15 artabilir”

Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız da Kovid-19 salgınının ne zaman biteceği yönündeki belirsizlik göz önünde tutulduğunda, hastalıktan korunmanın en etkili yöntemlerden olan bireysel hijyen için bu süreçte su kaynaklarının çok daha dikkatli ve verimli kullanılması gerektiğini belirtti.

“Salgın nedeniyle 6 ay içinde içme ve kullanma suyu tüketiminde yüzde 10-15 oranında artış öngörüyoruz.” diyen Yıldız, bilinçsiz tüketimin daha fazla hijyen sağlamayacağını aksine su sıkıntısına neden olabileceğini vurguladı.

Yıldız, salgınla mücadele kapsamında alınan tedbirlerin süresinin uzayabileceğini ifade ederek, “Nisan ve mayıs aylarının yağış miktarları bu anlamda çok önemli. Yaz aylarında da su tüketimi artacaktır. Bu yıl barajlardaki su miktarı geçen yıla oranla az ancak hala kritik seviyenin üzerinde. Nisan ve mayıs yağışlarının normalin altında olması durumunda 2021 yılına düşük seviyelerde gireriz. Salgın süreci uzar ya da tekrar ederse, su yönetiminde kriz değil ama sıkıntı yaşanabilir. Bu nedenle anlık tüketim verileri ve hidrolojik verilerle süreç dikkatli takip edilmeli.” diye konuştu.

2 milyar insan su hizmetlerine ulaşamıyor

Birleşmiş Milletler (BM) raporlarına değinen Yıldız, dünyada 2 milyar insanın hala su ve sanitasyon hizmetlerine sahip olmadan yaşadığını, Sahra Altı Afrika nüfusunun ise sadece yüzde 15’inin ellerini yıkamak için su ve sabun bulabildiğini aktardı.

Yıldız, su ve sanitasyon hizmetlerine erişimde zorluk yaşayan bölgelerin Kovid-19’un yanı sıra başka salgınlarda da riskli kuluçka alanları olabileceğini ve buralardaki sağlık hizmetlerinin yetersizliği nedeniyle de kitlesel can kayıplarının yaşanabileceğini dile getirdi.

Suyun akılcı ve verimli tüketiminin toplumsal bilinç olarak yerleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Yıldız, şunları kaydetti:

“Uzmanların ’20-30 saniye boyunca elinizi sabun ve su ile sıkıca ovalayın.’ önerisine uyulurken, musluğun 20-30 saniye boyunca açık kalmasına gerek yoktur. İsrafı önlemek için sabunlama esnasında musluk kapatılabilir. Suyun bilinçli tüketimi, sadece olağanüstü dönemlerde de değil her zaman uygulanan bir toplumsal davranış haline gelmelidir. Salgın başladıktan sonra Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile ABD’deki birçok su kuruluşu çeşme sularının içme suyu kullanılabileceğini açıkladı. Ayrıca, suyun verimli kullanılması konusunda elektronik ortamda broşürler hazırlayıp dağıttı. Kentlerin su yönetimleri, virüs ile mücadelede sürekli su sağlamanın önemini bilerek davranıyor.”

Paylaş; başkaları da faydalansın!

Bir Yorum Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.