İmparatorlukların Yükselişi Osmanlı, Rise of Empires Ottoman
2. Mehmed’in Fatih unvanı alma macerası…
Biraz dizi, biraz belgesel.
Bu dizi mi belgesel mi belli olmayan yapım İstanbul’un fethine, sonuçta Fetih gerçeğini değiştiremeyeceklerine göre, aralarda gerçekleşen olayları taraflı bakış açısı ile ve eksikliklerle dolu olarak yaklaşmaktadır.
2. Mehmet şehzade olabilir, tahtın bir sonraki varisi olabilir ama şımarık, ukala, eğitmenlerini saymayan, başına buyruk olarak lanse edilmiş… Bilemem ama Akşemsettin gibi bir alimin öğrencisinden böyle bir hareket beklenemez.
2. Murad tahtı oğlu ve tek varisi 2. Mehmed’e bıraktığında, büyük bir haçlı ordusu Osmanlı’ya karşı birleşerek harekete geçer… Yetersizliğini anlayan 2. Mehmed babasına “Baba, eğer padişah siz iseniz geliniz ve ordunun başına geçiniz. Yok, eğer padişah ben isem, size emrediyorum! Gelip ordunun başına geçiniz.” der ve 2. Murad ölene kadar Osmanlı devletini yönetmeye devam eder. Ama belgesel dizide bu olay, 2. Murad’ın veziri tarafından kışkırtılarak, tahtı oğlundan geri aldığı şeklinde anlatılmıştır.
Hz. Muhammed’in (Allah’ın selamı O’nun üzerine olsun) “İstanbul bir gün fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel askerdir.” sözü 2. Mehmed’in tek İslami dayanağı olarak anlatılmıştır. Özür dilerim bir sahnede de Kuranı Kerim okuduğu vardı. Evet doğrudur ama 2. Mehmed, Akşemsettin’in öğrencisi olarak dini bütün olarak yetişmiştir.
Haliç’e gemilerin indirilmesi olayına çok az değinilmiş. Ve sanki oraya gemiler indirildi ama fetih için başka bir şey yapmadılar gibi hiç ekranlara getirilmiyor.
Sırp Sarayı’ndan üvey annesinin medyumlarından gelen vaat edilmiş günler yakındır kehaneti doğrultusunda, tükenmek üzere olan umudunun yeniden alevlendiğinden bahsedilmiştir. Halbuki 2. Mehmed’i ve Osmanlı ordusunu tam ümitleri tükenmek üzereyken yeniden umutlandıran, Akşemsettin’in görmüş olduğu, İstanbul’un fethine yorumlanan rüyası olmuştur.
29 Mayıs 1453 sabahı, dönüşü olmayan ya hep ya hiç son hücumundan önce, 2. Mehmed’in imamlığı ile namaz kılınmış ve 2. Mehmed askerlerine şevk veren komutanlık konuşmasını yapmıştır. Bu sahne de yok…
Ayrıca Tükler her harekatta, barbarlar gibi kılıç balta sallarken ve nara atarken gösteriliyor.
Sancağı diken, vücuduna oklar yemesine rağmen düşmesine izin vermeyen Ulubatlı Hasan’dan da hiç bahsedilmemiş…
Fethin ardından Ayasofya önünde yaptığı konuşmada 2. Mehmed, Bizans halkına hitaben,
“Kaldırın başlarınızı! Şu andan itibaren benim tebaamsınız. Artık kimse size zarar veremeyecektir. Dininizde, dilinizde, iş ve ticaretinizde tamamen serbestsiniz. Kiliseleriniz açık kalacak, ibadetlerinizi kendinize göre yaparsınız, ancak çan çalmayacaksınız. Burada kalmak istemeyen, kurtuluş akçesi vererek istediği yere gidebilir. İstanbul’da kalacaklar, eskisinden daha çok rahat edecekler.” diye, Konstantinopolis halkının içine su serpen konuşmayı yapmıştır. Bu konuşma önemlidir ve kesinlikle atlanmaması gerekiyordu çünkü; bu söz Osmanlı’nın ve Müslümanların niyetinin tam olarak ne olduğunu ortaya koymaktadır.
…
Yabancıların, bizi anlatan ve bizim yapmamız gereken işi yapmasının ürünü olarak kendi taraflarından değilde bizim tarafımızdanı bırakın tarafsız tutum sergilemeleri beklenebilir miydi ki!