Olağanüstü Bir Gece, Stefan Zweig
Olağanüstü Bir Gece kitabı Stefan Zweig’in arka arkaya okuduğum beşinci kitabı ve bu kitaptan sonra artık Stefan Zweig’in ve yazarlığı hakkında yorum yapabilirim…
Hani sevgi, nefret, heyecan, korku, pişmanlık gibi içinde bulunduğumuz ve karşımızdaki kişiye anlatmak istediğimiz durumlarımız olur, hemen anlatmak zorunda hissederiz kendimizi, ama anlatmaya başlayınca bir de bakarız ki; ne gerekli kelimeler bulabiliyoruz ne de bulabildiğimiz kelimelerden durumumuzu anlatır cümleler kurabiliyoruz… Kısa süreli bir analiz yapan beynimiz de yaşadığımız o olağanüstü şey ile anlattığımız arasında hiç bir derinlik bulamıyor… Ve bir süre sonrada kendi kendimize “ben bunu mu yaşadım lan” deyiverip, şimdi anlatacak ne vardı bu durumu, rezil ettin bak kendini şeklinde kendi durumumuzun, aslında anlatışımızdan kaynaklı olarak basitliğine inanıyoruz. Devam etmeyerek, “aman canım önemli bir şey değil” zaten deyiverip anlatmayı bırakırız… Karşımızdaki de zaten anlatışımızdan kaynaklı olarak bizim anlatışımızdaki anlatamayışımızdan, olayı niçin bu kadar ivedilikle anlatmaya çalıştığımızı anlamaya çalışmaya çoktan başlamıştır…
Stefan Zweig ise; o an bir insan içinde bulunduğu durumda, duygusal, fiziksel, kimyasal, biyolojik ne yaşıyorsa onu aynen yazıya dökmeyi başarıyor. Okurken bir kitap okuduğunuzu unutarak, olayı bizzat yaşayan kitabın kahramanı o kişi aynen siz oluyorsunuz.
Okuduğum bütün kitaplarında kitabın içerisindeki kişi sanki benmişim gibi gerçek dünyadan koparak bir kitap okuduğumu unuttum. Sanki kitabı elimde tutmuyordum da (eskiden bir çizgi film vardı şimdi ismini hatırlamıyorum orada ki gibi) kitabı açarken açılan kapıdan içeri ben giriyordum ve olayı bizzat ben yaşıyordum. Kitapların son sayfasını çevirdiğimde ise sanki kitabı bitirmişim gibi değil de, sanki geçmişte benim yaşadığım bir anıymış gibi bir hisse kapılıyordum, öyle ki kitabı elimde görmesem o olayı kendim yaşadığıma bile yemin edebilirdim…
…
Bu kitaba ait yorumuma sıra gelince yorum yerine kitaptan çıkarabildiğim ders başlıklarını yazayım;
Bir musibet bin nasihatten iyidir,
Şeytanla anlaşma yapılmaz,
Kötülük kötülüğü doğurur,
Hayatta tesadüflere yer yoktur,
Kimse kimseden üstün değildir,
Herkes diğer herkesin de hayatından sorumludur,
Hayatın hakkını vererek yaşıyorum diyebilen insan, içinde bulunduğu çevredekiler kim olursa olsun kendi insanlığından ödün vermeden, envai çeşit maskeler takmadan yaşayabilen insandır.