İnsanın En Önemli Problemi?
Başımda bir sürü problem var bütün her şey de beni buluyor…
Sabahtan akşama takatten kesilene kadar çalışıyorum ama…
Niye onda şunda bunda var da bende yok; benim neyim eksik…
Bu dünyaya sanki ben, kahır çekmek için gönderilmişim…
Demişsinizdir, diyorsunuz, belki de diyeceksiniz.
İşte bütün düşüncelere sebep olan şey; sana yetecek kadar olandan daha fazlasına sahip olma arzusudur.
Bu arzu sadece sende yok, kendisine yetecek olandan daha fazlasına sahip olma arzusu senin patronunda, senin ile birlikte çalışan iş arkadaşında, senin astında, senin karında kocanda çocuğunda… ve diğer çoğu herkeste var.
Bu arzu bazen para, bazen araba, bazen ev, bazen makam,
bazen şöhret, bazen insanı kendisine nasıl çekeceğini iyi bilen kadın veya erkek olabilir.
Bunların hepsini arzu edip hepsinin de sahibi olabilirsiniz sorun değil, sorun; bütün bunları geçekleştirirken kendinizden ne kaybediyorsunuz?
Bazen öyle kayıplar verirsiniz ki; bu kayıpların yerini elde ettiğiniz yukarıdakilerin hepsinin toplamı dolduramaz. Para için ya da kazandığınızdan daha fazla para ile satın alınabilecek şeyler için sağlığınızı kaybedebilirsiniz, makam peşinden koşarken arkadaşlarınızı, şöhret için onurunuzu, başka kadın veya erkek için mutlu mesut yuvanızı kaybedebilirsiniz!
Keşişler gibi gidip dağa dünyanın her şeyinden soyutlanın demiyorum… Sizin olana kanaat gösterin!
İnsan, kendisine yetecek olana ve hak ettiğine rıza gösterdiğinde gerginlik yaşamaz, emaneten sahiplendiği vücudu rahat olur, çevresindeki diğer insanlarla olan ilişkileri pozitif olur…
Dene farkı göreceksin!
Unutmayın ilk cinayet kendi hakkı olanı değil de kardeşinin hakkı olan kadını arzulayan, yeteneklerinden dolayı kendisini Habil’den daha aşağı gören Kabil tarafından işlenmiştir.
Keşke Kabil kendi hakkına razı olsaydı,
Hem unutmayalım Kabil’in babası Hz. Adem de cennette o kadar meyve dururken bir tane yasaklanmış meyveye sahip olmaya çalışmak yüzünden cennetten kovulmuştu.
Keşke Hz. Adem kendi hakkı olan diğer tüm her şeye razı olsaydı da yasak bir tane meyveyi yemeseydi ama iş işten geçti ve hepimiz dünyaya geldik.
Hem ne demiş çok görmüş çok geçirmiş atalarımız: “Ayağını yorganına göre uzat”