Prof. Dr. Aziz Sancar’ı Alkışlıyorum
2015 Nobel Kimya Ödülü’nü Prof. Dr. Aziz Sancar kazandı.
2015 Nobel Kimya Ödülü’ne 3 kişi layık görüldü. 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü kazanan diğer isimler İsveçli Tomas Lindahl ve ABD’li Paul L. Modrich oldu.
Prof. Dr. Aziz Sancar, Orhan Pamuk’tan sonra Nobel alan ikinci Türk oldu.
Sancar, ‘Lindahl’ ve ‘Modrich’ adı verilen hücrelerin hasar gören DNA’larının nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde kazandı. Sancar’ın söz konusu araştırmaları yeni kanser tedavilerinin geliştirilmesinde de kullanılıyor.
Aziz Sancar Kimdir
Aziz Sancar, 1946 yılında Mardin’in Savur İlçesinde, okuma yazma bilmeyen ancak eğitime önem veren sekiz çocuklu bir anne-babanın çocuğu olarak doğdu.
İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitirdi.
Yurt dışında yaptığı, özellikle ‘DNA tamiri’ ve ‘hücre döngüsü kontrol noktası’ gibi konularda yaptığı çalışmalarla adını duyurdu ve Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’ne kabul edilen üç Türk’ten biri oldu.
Prof. Dr. Aziz Sancar’a Nobel Kimya Ödülü kazandıran çalışması
Prof. Dr. Aziz Sancar 2014 yılında kendisine Nobel Kimya Ödülü’nün kazandıran Kanser tedavisindeki ‘sirkadiyen saat’ (Ritmik saat) buluşunu Anadolu Ajansına şöyle anlatmıştı.
Prof. Dr. Aziz Sancar, kanser konusunda önemli çalışmalar yapıldığını belirtirken, kanser mekanizmasının 10 yıl içinde çözüleceğine inandığını söylemişti. Ancak kanserin nasıl olduğunu çözümlemenin onu tedavi etmek anlamına gelmediğine işaret eden Sancar, tedavi konusunda bir şey söylemek için erken olduğunu belirtmişti.
Kanserle ilgili olarak ”DNA onarımı” konusunda çalışma yaptığını bildiren Sancar, şunları kaydetmişti;
”Kanser tedavisinde kullanılan ilaçların çoğu DNA’yı tahrip ediyor ve vücutta bulunan DNA onarım mekanizmaları, o kanser hücrelerinin yaşamasını sağlıyor. Biz bu mekanizmayı anlamak, aydınlatmak için bir çalışma başlattık. Bu mekanizmayı anlayınca onu “inhibe” edip, kanser hücrelerinin normal hücrelerden daha önce öldürülmesini sağlamaya çalışacağız. DNA onarımı mekanizmasını aydınlatmak, kanser tedavisi noktasında çok önemli. Gayemiz bu mekanizmayı açıklamak.”
DNA ONAMIRININ MİNİMUM OLDUĞU ZAMAN TESPİT EDİLECEK
Sirkadiyen saat (günlük ritm) konusunda önemli bir buluş yaptıklarını bildiren Sancar, sirkadiyen saatin DNA onarımını kontrol ettiğini ifade etti. Sancar, DNA onarımının günün belli saatlerinde arttığını, belli saatlerde de minimum seviyeye indiğini söyledi.
Amaçlarının vücuttaki DNA onarımının minimum olduğu zamanı tespit edip, kanser hücrelerine ilaç verip, bu hücrelerin ölmesini sağlamak olduğunu belirten Sancar, ”HedefimizDNA onarımının ne zaman minimum ne zaman maksimum olduğunu belirleyerek, DNA onarımı potansiyelinin en az olduğu zaman ilaç tedavisi uygulayarak, hem ilacın etkisini çoğaltmak, hem de yan etkileri azaltmak” şeklinde konuştu.
Bu kapsamda çalışmayı öncelikle kalın bağırsak kanseri üzerinden başlatacaklarını anlatan Sancar, ”Kalın bağırsağın biyolojisi ve DNA onarımı saatleri konusunda daha çok bilgi sahibi olmamız nedeniyle bu kanser çeşidinden çalışmalarımızı başlatacağız. Araştırma çalışmalarına 2-3 ay içinde başlıyoruz” dedi.
DERİ KANSERİNİN ÖNÜNE GEÇİLEBİLECEK
Sirkadiyen saat konusundaki çalışmalarının deri kanserini önleme noktasında da faydalı olacağına dikkati çeken Sancar, bu şekilde hangi saatlerde güneşlenildiğinde kanser riskinin arttığının, hangi zamanlarda azaldığının tespit edilebileceğini ifade etti.Fareler üzerinde yaptıkları bilimsel çalışmalarda, UV ışınlarına maruz kalan farelerde kanser riskinin akşam saatlerinde daha az olduğunu tespit ettiklerini belirten Sancar, şöyle devam etti:
“Fareler üzerinde yaptığımız araştırmalarda sabah saatlerindeki UV maruziyeti sonucu kanser riskinin akşamüstü saat 4’teki tespit ettiğimiz oranlara göre 5 misli daha yüksek olduğunu gördük. Yani farelerde deri kanseri riskinin akşam saatlerinde daha az olduğunu belirledik. Farelerde ortaya çıkan sonuçlar insanlarda tam tersidir. Buna dayanarak, insanlar için sabah saatlerinin deri kanseri riski açısından daha düşük olacağını söyleyebiliriz. Yani sabah saatlerinde güneşlenmek, öğlen ve akşamüstüne göre daha az risk taşıyor. Ancak bunu kesin olarak söylemek için öncelikle insanlar üzerinde deney yapmamız lazım”
Bu konuda çalışmalara başladıklarını ve Amerikan Sağlık Bakanlığından izin aldıklarını anlatan Sancar, ilk etapta gönüllüler topladıklarını ve gönüllülerin derilerindeki DNA onarımlarını gün boyu nasıl olduğunu ölçmek için çalışma yapacaklarını söyledi.
Sancar, “Yani DNA onarımı konusunda kalın bağırsakta yapacağımız çalışma kanserin tedavisini, cilt üzerinde yapacağız çalışma da kanseri önlemeyi amaçlıyor” ifadelerine yer verdi.