Nutuk 05. Bölüm ( Sivas Kongresi’ni baltalama teşebbüsleri … İstanbul’daki hükümetle ilişkiyi kesme kararı )
Sivas Kongresi’ni baltalama teşebbüsleri
Efendiler, Kongre 11 Eylül’de sona erdi. 12 Eylül’de Sivas halkının da hazır bulunduğu açık bir toplantı yapılarak bazı nutuklar söylendi.
Kongre görüşmeleri sırasında, önemli olarak Meclis-i Meb’usan seçimlerinin çabuklaştırılması ve Meclis’in nerede toplanması gerektiği konularına dokunuldu. Ancak, şimdi açıklamaya başlayacağım mes’eleler, Kongre görüşmelerini kısa kesmeyi gerektiriyordu. Bu son noktalarla daha sonra Heyet-i Temsiliye meşgul oldu. 9 Eylül 1919 günü, toplanmış olan bazı bilgiler Kongre’ye şu şekilde açıklandı : Eskişehir ve Afyonkarahisar’daki İngiliz Kuvvetleri bir kat daha artırıldı. General Miller Konya’ya geldi.
Konya Valisi Cemal Bey ve Ankara Valisi Muhittin Paşa karşı koymaya çekiniyorlar. Yeni Kastamonu Valisi Ali Rıza Bey de tıpkı Cemal Bey türünden bir adammış. Pek sayın arkadaşların böyle durumlar karşısında şiddetli davranma taraflısı olduklarını bildiğimden, hemen sert tedbirler alınmasını Fuat Paşa’dan rica etmiştim. Fuat Paşa da Kongre’nin kendisine olan güvenine dayanarak, Kongre adına gereken tebligat ve teşebbüslerde bulunmuştur.
Bu davranış tarzının yüce heyetinizce kabul edilmesini rica ediyor. Fuat Paşa, valilere sert uyarılarda bulunuyor. Bölgelere yüksek rütbeli subaylardan milli komutanlar tayin ediyor ve bu komutanlara millet adına her türlü yetki verilmiştir diyor.
Kongre teklifi kabul etti. Bundan sonra ben açıklamalara şöyle devam ettim :
Buraya Galip Bey adında bir vali tayin edilmiş, geliyormuş. Ancak, bunun Harput Valisi Ali Galip Bey mi, yoksa Trabzon Valisi Mehmet Galip Bey mi olduğu anlaşılamadı.
Fakat biz başka bir bilgi elde ettik. Mister Nowil adında bir İngiliz binbaşısı Bedirhanlılar’dan Kamuran Celadet ve Cemil Bey’lerle birlikte, yanında on beş kadar Kürt atlısı olduğu halde Malatya’ya gelmiş ve mutasarrıf Bedirhanlı Halil Bey tarafından karşılanmışlardır. Harput Valisi de görünüşte bir posta hırsızının peşine düşme bahanesiyle otomobille Malatya’ya gelmiştir. Bu maksatla bunlara Adıyaman’daki müfreze de verilmiştir.
Maksatlarının Kürtleri, Kürdistan kurulacağı vaadiyle aleyhimize çevirerek, bize karşı suikast yapılmasına yöneltmek olduğu anlaşılmış ve karşı tedbirlere de başvurulmuştur. Diyelim ki, valiyi ve diğerlerini tutuklatmak istiyoruz.
Malatya Mutasarrıfı da Kürt aşiretlerini Malatya’ya çağırmıştır. Bu durum üzerine 13’üncü Kolordu bölgesinde faaliyete geçtik. Gereken tedbirler alınmıştır. Yarın akşam Harput’tan gönderilecek bir askeri birlik bozguncuları tepeleyecektir. Buradaki Kolordu Komutanı da gereken tedbirleri almıştır. Malatya’ya ve öteki yerlere de gereken emirler verilmiştir.
Efendiler, Sivas Kongresi’nin hemen hemen bütün toplantı süresince, sinirlere gerginlik verecek nitelikte haberler almaktan geri kalmıyordum.
Ancak, aldığım bütün bilgileri olduğu gibi Kongre heyetine sunmakta yarardan çok sakınca buluyordum. Gördünüz ki, şimdi açıkladığım üzere, gerçekten tehlikeli sayılabilecek nitelikte olan Ali Galip meselesinden de söz ederken ihtiyatlı bir dil kullanmayı tercih etmiştim.
Bence en önemli mesele, her türlü güçlük ve tehlikelere rağmen, Sivas Kongresi’nin sonuca ulaşan kararlarla, görüşmelerini bir an önce tamamlamış olmak ve alınan bu kararları memlekette uygulamaya girişmekti.
Bu isteğim yerine geldi.
Bütün memleketi içine alan milli teşkilat tüzüğünün ve genel kongre bildirisinin hemen bastırılarak her yere dağıtılması yoluna gidildi.
Ancak, beklenenlerin dışında yeni olaylar karşısında kalındığından, kongre sona erdiği halde, kongre üyelerinin yeni gelişmeler kendini gösterinceye kadar Sivas’ta kalmalarını uygun gördüm ve gerekirse daha etkili olağanüstü bir kongre toplamak için de hazırlık yaptım.
A1i Ga1ip’in kaçması üzerine, kongre üyelerini Sivas’ta bekletmekten vazgeçildiği gibi, Ferit Paşa Kabinesi’nin düşmesi üzerine olağanüstü kongre toplanmasına da gerek görülmedi (Belge: 55).
Ali Galip olayı
Şimdi Efendiler, Milli Mücadele tarihimizde önemli bir olay durumunda olan Ali Galip konusu üzerinde biraz açıklamalı bilgi vereyim:
Efendiler, daha Temmuz başında, Erzurum’da bulunduğum sıralarda Celadet ve Kamuran Ali adlarında iki şahsın yabancılar tarafından, bol para ile İstanbul’dan Kürdistan’a gönderileceği, bunların yıkıcı propaganda ve aleyhte kışkırtıcılık yapmakla görevlendirildikleri; bir iki gün içinde hareket etmiş ve edecek oldukları haberi alındı. Bu haber üzerinde, bunların dağdağaya meydan verilmeden gözetlenerek yakalanmaları gereğini 3 Temmuz tarihinde Diyarbakır’da 13’üncü Kolordu Komutanı’na, ayrıca Kurmay Başkanı Halit Bey’e ve Canik (54) Mutasarrıfı’na bildirdim.
20 Ağustos’ta 13’üncü Kolordu Komutanı’na verdiğim emirde, adı geçen kimselerin İstanbul’dan hareket ettiklerinin bildirildiğini ve alınacak tedbirler arasında, özellikle Mardin istasyonunun sıkı bir kontrol altında tutulmasının uygun olacağını yazdım.
Sivas Kongresi’nin ikinci günü, yani 6 Eylül tarihinde, Bedirhanlı ailesinden Celadet ve Kamuran ile Diyarbakırlı Cemil Paşazade Ekrem adlarında üç şahsın, yanlarında, vaktiyle Diyarbakır ilinde aleyhimizde propaganda yapan bir yabancı subay bulunduğu halde silahlı Kürtlerin koruyuculuğunda Elbistan ve Akçadağ (55) üzerinden Malatya’ya geldikleri, orada Mutasarrıf ve Belediye Başkanı tarafından karşılandıkları 13’üncü Kolordu’nun yazısından anlaşılıyor. 15’inci Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa’nın 3’üncü Kolordu Komutanlığı’na bununla ilgili olarak gönderdiği 6 Eylül 1919 tarih ve 529 sayılı şifresinde verilen bilgide: Yabancı subayın, Türk, Kürt ve Ermeni nüfusunu incelemek üzere, İstanbul Hükümeti’nin izniyle dolaştığını söyledikleri; Malatya’da bulunan süvari alayının mevcudunun azlığı yüzünden bunları tutuklamaya cesaret edemediği, bununla birlikte hemen tutuklanmaları için İstanbul’a başvurulduğu 13’üncü Kolordu’dan bildirilmiştir. Bu adamların ne maksatla hangi görevle, nereleri gezecekleri konusunda bildiklerini Harput, Valisi’nden sordum denilmekte idi. (Belge: 56) Harput Valisi Ali Galip Bey’dir. Bu adamların ne maksatla geldiklerini 3 Temmuz tarihinden beri bilmekteyiz. Beş on silahlı Kürd’e karşı bir süvari alayının mevcudu az görülmüş, tutuklanmalarına cesaret edilememiş; asıl hayret verici olan husus, bunların tutuklanması için İstanbul’a başvurulmuş olduğu haberidir.
Bu küçük ve önemsiz gibi görünen noktaları, o zamanki durum değerlendirmesinde, dikkate değer anlayış ve zihniyet farklarının bulunduğunu göstermesi bakımından kaydediyorum.
Diyarbakır’da, 13’üncü Kolordu Komutanı’nın tutumu şüpheli görüldüğünden, doğrudan doğruya bu kolordunun Kurmay Başkanı’na 3’üncü Kolordu Komutanı’nın imzasıyla 1 Eylül 1919 tarihinde yazılan (kişiye özel) şifrede, Vali Galip, Malatya Mutasarrıfı Halil, Kamuran, Celadet ve Ekrem Bey’lerle beraber İngiliz binbaşısının mutlaka yakalanıp Sivas’a gönderilmeleri için Elazığ’da bulunan 15’inci Alay Komutanı İlyas Bey’in kendi komutasında altmış kadar atlı ve katırlı askerden oluşan bir müfrezenin en geç 9 Eylül’de Harput’tan Malatya’ya hareketi ile ilgili olarak ve işin kestirmeden bitirilmesi bakımından doğrudan doğruya tebligat yapıldığı bildirildi ve müfrezenin hemen hareketinin sağlanması rica edildi.
8 Eylül’de, Sivas’tan da bir otomobille bazı subayların gönderileceği bilgisi verildi (Belge: 57).
Diyarbakır’dan, Kurmay Başkanı’nın 7/8 Eylül 1919 tarihiyle bana gönderdiği şifrede şöyle deniyordu:
Tutuklama ile ilgili isteği öğrendim. Bu hususta Komutan Bey’in emir vereceğini hiç sanmıyorum. Çünkü askeri özelliklerini biliyorum. Tarafımdan yapılacak tebligatı ise, yerine getirmekten çekinirler. Bu konuda İstanbul’la haberleşmekteyiz. Bu duruma göre ne yapılması gerekeceğinin tayini yüksek kararınıza bağlıdır. Şifre kaleminin 357 sayısıyla arz edilmiştir.
13’üncü Kolordu Kurmay Başkanı
Halit
Elazığ’daki Alay Komutanı İlyas Bey’ den 13′ üncü Kolordu Komutanı’nın emrine cevap olarak gelen 8 Eylül tarihli telgrafta da Kolordu’dan aldığım emir üzerine hareketim geri bırakılmıştır. Kolordunun izni olmadan, buradan hareket etmekliğim uygun düşmeyeceğinden, hareket emrinin Kolordu’dan bildirilmesine lutfen yardımcı olunuz denilmekte idi (Belge: 58).
Halit Bey’e hemen verdiğim cevap, aynen şuydu:
..0.9.1919
Malum şahısların alçaklıkları ortaya çıkmıştır. İstanbul Hükümeti…………………. bu alçaklığa ortaktır. Oradan emir beklemek düşmana fırsat vermektir. Bu hususta tebligat yaparken, hiç kimseyi kararsızlığa düşürmeyecek şekilde, hemen emir vermek, vakit geçirmemek gerekir. Komutanın kararsızlığa düşeceğine ihtimal veriyorsanız, zatıaliniz, tarafımızdan Elazığ ve Malatya’daki alay komutanlarına yapılmış olan tebligatımızın uygulanmasını bildiriniz. Gerçekten lüzum varsa, komutayı uygun gördüğünüz tümen komutanlarından biri üzerine alsın! Ağırdan alma zamanı geçmiştir. Yapılanlarla ilgili cevabınızı bekliyoruz, kardeşim.
Mustafa Kemal
Alay Komutanı İlyas Bey’e de aynı tarihte bizzat şu emri verdim: Malum şahısların hainlikleri ortaya çıkmıştır. İstanbul’daki merkezi hükümet de bunların hainliğine ortaktır. Kolordunuz komutanı bu konuda izin istemiş ve cevap alamamış olabilir. Bu bakımdan bu meselenin çözüme bağlanmasını zatıalinizden beklerim.
Cevabınızı bekliyorum, efendim. Malatya’da bu işi hallettikten sonra, gerekirse Sivas’ta bize katılırsınız. Mustafa Kemal. Şifre dışındaki imza da 3’üncü Kolordu Kurmay Başkanı Zeki Bey’indi.
Malatya’da bulunan 12’nci Süvari Alayı Komutanını da 7/8 Eylül gecesi bizzat telgraf başına çağırmış ve görüşmekte idim. Alay Komutanı Cemal Bey’den durumu ve kuvveti hakkında bilgi aldım. Gelenlerin yanlarındaki silahlı Kürtlerle beraber on beş yirmi kişi kadar olduğunu, alayın da merkezde ancak o kadar kuvveti bulunduğunu söyledi. Ben bu kuvveti yeterli gördüm. Hatta Süvari ve topçu alayının yalnız subayları yeterli olabilirdi. Ne var ki özel durumu ve maneviyatını anlamak istiyordum.
Bunun üzerine telgraf konuşması şöyle geçti:
Ben — Vali Galip Bey, İngiliz binbaşısı, Kamuran, Celadet ve EkremBey’lerin hep birlikte ustalıklı bir tertiple bu gece yakalanarak Sivas’a gönderilmeleri zaruridir. Durumunuz bunu yapmaya elverişli midir? Size buradan ve Harput’tan yardım yetiştirilecektir.
Cemal Bey — Valiyi de beraber mi?
Ben — Özellikle, evet.
Cemal Bey — Arz ettiğim üzere durum ve kuvvetim buna elverişli değildir. Kamuran, Celadet ve Ekrem Bey’lerin yakalanmaları hakkında 13’üncü Kolordu Komutanı ile haberleşme yapıldı. Sonunda, durumun nezaketi dolayısıyla, şimdilik tutuklanmalarının uygun olamayacağı hakkında emir de çıkmıştır dedi.
Artık, bu zatın daha çok üzerine varılamazdı. Kendilerine hissettirmeden sıkı bir şekilde göz hapsinde bulundurunuz. Kolordunuzdan emir gelecektir. Hareket ederlerse, ne tarafa doğru gittiklerini ve hangi vasıta ile hareket ettiklerini hemen bildiriniz talimatını vermekle yetindim. (Belge: 59).
8 Eylül günü, Cemal Bey’den şifre ile malum şahısların hala orada olup olmadıklarını ve göz hapsinde tutmak için alınan tedbirlerin güvenirlik derecesini sordum ve kendisine günde iki defa rapor vermesini emrettim.
Halit Bey’e yazdığım telgrafa ertesi günü (8 Eylül 1919) aldığım cevapta, Elazığ’daki Alay Komutanı İlyas Bey’e emir verildiği bildiriliyor ve bu emrin bir kopyası veriliyordu (Belge: 60).
Kolordu Komutanı Cevdet Bey de, İlyas Bey’in 52 katırlı asker ve iki makineli tüfekle 9 Eylül sabahı hareket ettiğini ve 10 Eylül akşamı Malatya’da bulunacağını bildirdi, 9 Eylül tarihli bir şifresinde karşı koyma hareketlerinin yoğun olduğu bir çevrede daha fazla faaliyet göstermemek hususunda kendisini mazur göreceğimi de söylüyordu (Belge: 67).
9 Eylül’de, İlyas Bey müfrezesinden başka, Aziziye (56)’den iki süvari bölüğü, Siverek’ten Malatya’daki alaya bağlı bir bölük de Malatya’ya gönderildi (Belge: 62, 63, 64).
Vali Ali Galip’in ve Bedirhanlılar ile Cemil Paşazade’nin yaptıkları propagandanın etkisini kaldırmak için, Elazığ ve Dersim (57) Bölgesi ile ilişkisi olduğunu bildiğim ve Kemah’ta bulunan Halet Bey’e (eski milletvekili) 9 Eylül’de Elazığ’a hareket etmesini ve Haydar Bey’le bağlantı kurmasını yazdım (Belge: 65). Ayın sonuna doğru oraya vardı.
Van valisi bulunan Haydar Bey de Elazığ valiliği görevine başlamak üzere Erzurum’dan yola çıkarılmıştır. Haydar Bey, 15’inci Kolordu’ya bağlı olup Mamahatun’da bulunan bir süvari alayı ile de bağlantı kurarak, gereğinde bu alayı Malatya’ya doğru harekete geçirecekti.
Otomobille bazı subayların da Malatya’ya gönderileceği konusunda bir kayıt vardı.
Gerçekten de arkadaşlarımızdan Recep Zühtü Bey görünüşte 3’üncü Kolordu yaveri sıfatıyla ve benden aldığı özel talimatla, yanında, başkaları da olduğu halde 9 Eylül’de, otomobille Malatya’ya hareket etti. Maalesef bindiği otomobil, yolların bozuk ve çamurlu olması yüzünden Kangal’da kırılmış ve tam zamanında Malatya’ya yetişememişti. Kangal’dan sonra kah araba ve kah hayvanla, gece gündüz yol alarak Sivas’tan hareketinin dördüncü günü öğleden sonra Malatya’ya varabilmişti. Recep Zühtü Bey’in verdiği raporlar, durumun aydınlanmasında çok yararlı olmuştu.
Efendiler, 10 Eylül günü geç vakit şu telgrafı aldık:
Kişiye özel Malatya, 10.9.1919
Hiç durmayacaktır
Sivas’ta 3’üncü Kolordu Komutanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne özel :
1 — 10.9.1919 saat 14.00’de olaysız olarak Malatya’ya varılmıştır.
2 — Malum şahısların hepsinin de maalesef Kahta’ya doğru kaçtıkları, etraflı bilginin daha sonra sunulacağı arz olunur.
15’inci Alay Komutanı İlyas
Aynı gün ve fakat, İlyas Bey’in telgrafından sonra da şu telgrafı alıyoruz:
Çok ivedi Malatya’dan, 10.9.1919
Sivas’ta 3’üncü Kolordu Komutanlığı’na
Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne:
1 — Harput Valisi ile Malatya Mutasarrıfı, İngiliz binbaşısı ve yardakçıları olan malum kimseler 15’inci Alay’ın Elazığ’dan hareketini ve kendilerinin tutuklanacaklarını haber alır almaz, bu sabah erkenden kaçmışlardır. Bunların Kahta’daki Bedir Ağa’nın yanına gittikleri ve oradan alacakları Kürtlerle burayı basmaya gelecekleri söyleniyor.
2 — Herhangi bir kötülüğe yeltendikleri takdirde, bunlar ve Bedir Ağa aşireti hakkında kovuşturma yapılması için Kolordu’dan emir alınmıştır, izlerinde gidilmektedir, sonuç ayrıca arz edilecektir.
3 — 15’inci Alay Komutanı’nın emrindeki kuvvetle, bu gün saat 14.00’te Malatya’ya geldikleri arz olunur.
12’nci Süvari Alay Komutanı
Binbaşı Cemal
Aynı tarihte yazılmış olan bu iki telgraf yanyana getirilerek incelenirse, dikkate değer bazı noktaların göze çarpmamasına imkan yoktur.
Süvari Alay Komutanı Cemal Bey, tarafımızdan aldığı talimat üzerine malum şahısları sıkı ve güvenli bir şekilde göz hapsinde bulunduracak ve günde iki defa rapor verecekti.
Adı geçen kimseler, 10 Eylül günü sabah erkenden kaçtıkları halde, Cema1 Bey, bu bilgiyi ancak, İlyas Bey müfrezesinin gelişinden ve İ1yas Bey’in raporundan sonra bildiriyor. Cemal Bey, kaçakların, İlyas Bey müfrezesinin Elazığ’dan hareketini haber aldıklarını söylüyor. Oysa, telgrafhane Cemal Bey’in gözetimi altındaydı.
Sonra, kaçakların Kürtleri toplayıp Malatya’yı basacaklarının söylendiğini de ekliyor. Bu noktalar, Süvari Alay Komutanı hakkında şüphe ve kararsızlık uyandırmaktadır.
Daha sonra alınan bilgilerden anlaşıldı ki, A1i Ga1ip ve arkadaşlarına 9 Eylül akşamı haber getirilmiş. Ali Galip geceyi uyumadan hükümet dairesinde geçirmiştir. 10 Eylül’de, yanlarında birkaç jandarma ve silahlı Kürtle birlikte, hükümet dairesinde toplanıyorlar, veznedarın odasına giriyorlar, kasayı açıyorlar, yanlarında götürmek üzere altı bin lira sayıp bir kenara koyuyorlar ve kasaya konmak üzere de şu senedi yazıyorlar:
Mustafa Kemal Paşa ve adamlarının ortadan kaldırılması masraflarını karşılamak üzere, bununla ilgili emre uyularak altı bin lira alınmıştır. 10 Eylül 1919. Halil Rahmi, Ali Galip.
İlyas Bey müfrezesinin Malatya’ya yaklaşmakta olduğunun anlaşıldığı bir sırada, Süvari Alay Komutanı, subaylara mutasarrıfın evini hedef gösteriyor. Mutasarrıfın evini sarıyorlar. Telefon tellerini kesiyorlar ve evi basıyorlar. Bu hareketin başladığını sezen Halil Bey’in ailesi hükümet dairesine haber veriyor. Hükümette, para almakla meşgul olan vali, mutasarrıf ve arkadaşları, durumdan haberdar olur olmaz, korku ve telaşla her şeyi unutup ayırdıkları parayı ve yazdıkları senedi de olduğu gibi bırakıyorlar; yanlarındaki adamları ile birlikte hazır bulunan atlarına binerek kaçıyorlar (Belge: 66, 67).
Süvari Alay Komutanı’nın ve Topçu Alay Komutanı’nın, valinin geceyi hükümet dairesinde geçirmekte olduğunu bilmedikleri kabul edilemez. Mutasarrıftan çok valinin yakalanmasının önemli olduğu da açıktı. O halde, malum kişilerin kaçmasına göz yumulduğu bir gerçektir. En basit bir yorumla, malum kimselerin, yanlarındaki beş on silahlı jandarma ve Kürtle çatışmaktan büyük fenalık çıkabileceği kuruntusu Malatya’dakileri dolaylı yoldan tedbir almaya yöneltmiş ve onlara bu şahısları ürküterek kaçırma yolunu benimsetmiştir, denebilir.
10 Eylül’de İlyas Bey’e verdiğim talimatta belirttiğim başlıca noktalar:
1 — Kaçakların sür’atle yakalanmaları;
2 — Kürtlük akımına asla elverişli bir ortam bırakılmaması;
3 — Malatya’da, mutasarrıflığı Jandarma Komutanı Tevfik Bey’in üzerine alması; uygun namuslu ve vatansever bir zatın da Harput’ta hemen valilik makamına getirilmesi;
4 — Malatya ve Harput’taki hükümet kuvvetlerini tamamen ele alarak vatan ve millet aleyhine hiçbir harekete meydan verilmemesi.
5 — Kaçaklara uyanların amansızca ve merhametsizce yok edileceğinin ilanı ve namuslu halkın gerçek durumundan haberdar edilmesi;
6 — Milli varlığımızı tehlikeye sokacak olan yabancıların askerlerine de karşı konulacağının belirtilmesi ve gerekli düzen ve tedbirlerin alındığının bildirilmesinden ibarettir (Belge: 68).
Efendiler, kaçakların, yakındaki veya çevredeki aşiretlerden bir takım Kürtleri toplayabileceklerini, hatta, Maraş’ta bulunan yabancı kuvvetlerden bile yararlanabileceklerini kesin gibi kabul etmek lazım geliyordu. Onun için de alınmış olan tedbirleri ve bu işe ayrılmış olan kuvvetleri güçlendirmek gerekiyordu. Bu maksatla Sivas’tan Malatya’ya 9 Eylül akşamı bir katırlı müfreze daha gönderildiği gibi, 3’üncü Kolordu elden geldiği kadar kuvvetlerini güneye indirecek, 13’üncü Kolordu takip işini yüklenecek ve hainlere kıpırdayacak bir fırsat vermemek için pek etkili olmak gerektiğinden, Mamahatun’daki süvari alayı da Harput yönüne doğru hareket ettirilecekti.
Bu hususta 3’üncü, 13’üncü ve 15’inci Kolordu Komutanlarına gerektiği şekilde tebligat yapıldı ve istekler bildirildi (Belge: 69).
Efendiler, verdiğimiz direktifler çerçevesinde kaçakları takip ettirirken, bir yandan da elimize geçen bazı belgeleri gözden geçirelim. Bu belgelerin, söz konusu olayı, Ali Galip’in teşebbüsünü ve İstanbul Hükümeti’nin bayağılığını her türlü açıklamadan daha mükemmel bir şekilde ortaya koyacağını zannettiğimden, onların olduğu gibi gözden geçirilmesinin yersiz olmadığı görüşündeyim.
Önce, Dahiliye Nazırı Adil Bey’le Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşa’nın ortak imzalarıyla Elazığ valisi Ali Galip Bey’e verilen 3 Eylül 1919 tarihli talimatı birlikte okuyalım.
Bundan sonra, Dahiliye Nazırı’nın gönderilecek kuvvet ve sarf edilecek para miktarı ile ilgili olarak Babıali’den çektiği telgrafını görürüz:
İstanbul
906
Kendisi tarafından çözülecektir
Elazığ Valisi Galip Beyefendi’ye
İlgi : 2 Eylül 1919, sayı : 2.
Arz olunmuştur. Padişah’ın, hakkındaki yüce buyruğu bu gün çıkacaktır. Bu bakımdan kesinlik kazanmıştır. Talimat şudur: Bildiğiniz üzere, Erzurum’da Kongre adı altında birkaç kişi toplanarak birtakım kararlar aldılar. Ne toplananların, ne de aldıkları kararların bir değeri ve önemi vardır. Ancak, bu durumlar ülke çapında birtakım dedikodulara yol açıyor. Avrupa’ya da pek abartılarak aksettiriliyor. Bundan dolayı da kötü etkiler yaratıyor. Ortada önem verilmeye değer hiçbir kuvvet ve hiçbir olay bulunmadığı halde, sırf bu abartma ve kötü etkilerden endişeye düşen İngilizlerin, yakında Samsun’a epeyce bir kuvvet çıkaracakları tahmin ediliyor. Hükümetin her yere olduğu gibi size de gönderdiği, malum genelgeye aykırı hareketler devam ederse, çıkarılacak yabancı kuvvetlerin Sivas’ı ve oradan daha da ilerleyerek birçok yerleri işgal etmeleri ihtimalden uzak değildir. Bu da memleketin çıkarlarına elbette aykırıdır. Erzurum’da toplanan malum şahısların yakında Sivas’ta birleşerek yine bir kongre toplamak istedikleri, olaylarla ilgili haberleşmelerden anlaşılıyor. Böyle beş on kişinin orada toplanmasından hiçbir şey çıkmayacağı hükümetçe bilinmektedir. Ne var ki, bunları Avrupa’ya anlatmak mümkün değildir. İşte bunun içindir ki, onların orada toplanmasına meydan vermemek gerekiyor. Bunu sağlayabilmek için, her şeyden önce, Sivas’ta hükümetin tam olarak güvenini kazanmış ve memleketin iyiliğine olan tebligatı olduğu gibi yerine getirmeye azimli bir vali bulundurmak gerekmektedir. Yüksek şahsınızı onun için oraya gönderiyoruz. Gerçi, Sivas’ta kongre toplamak isteyen birkaç kişiye engel olmak o kadar güç birşey değilse de, yüksek dereceli sivil memurlarla, komutanların, subayların ve askerlerden bazılarının da bunlarla aynı düşüncede olmaları dolayısıyla, hükümetin aldığı tedbirleri ellerinden geldiğince boşa çıkarmaya ve malum şahısları güçleri yettiği kadar korumaya çalışacakları gözönünde bulundurularak, güvenilir bir iki yüz kişinin yanınızda bulunması başarı sağlama bakımından uygun görülmektedir. Bundan dolayı, daha önce yazdığım gibi, oralardaki Kürtlerden güvenilir yüz elli kadar atlıyı birlikte alarak, oradan niçin gidildiğini hiç kimseye sezdirmeden, Sivas’a hiç kimsenin beklemediği bir zamanda vararak, vali ve komutanlığı hemen ele alacak ve sayıları az olmakla birlikte oradaki jandarma ve askeri iyi kullanacak olursanız, karşınızda başka bir kuvvet bulunmayacağı için derhal otoritenizi kullanarak toplantıya meydan vermemiş olacağınız ve orada bulunanlar varsa hemen yakalayıp, göz altında İstanbul’a gönderebileceğiniz aşikardır. Böylece, kazanılacak hükümet nüfuz ve otoritesi, içeride macera peşinde koşanları yıldırarak bir daha bu gibi kötü hareketlerin meydana gelmesini önleyeceği gibi, dışarıda da pek iyi bir etki yapacak, yabancıların asker çıkararak oraları işgal etmek konusundaki tasarılarından vazgeçmeleri için hükümetçe yapılacak müracaat ve teşebbüslere sağlam bir dayanak oluşturacaktır. Zaten Sivas halkının bazı tanınmış kimselerinden araştırılarak elde edilen doğru bilgilere göre, halk bu politikacıların kışkırtmalarından, para toplamak için yaptıkları baskılardan pek nefret etmiş. Bu hareketlerin önlenmesi için, hükümete her türlü yardıma hazırdır. Orada derhal jandarmaya yazılacak, istenildiği kadar asker bulunacağı, bunlara nüfuzlu kimseler tarafından özel olarak yardım edileceği haber verilmektedir. Bu şekilde, yeteri kadar ve hükümete kuvvetle bağlı jandarma birliği kurulduktan sonra, birlikte götüreceğiniz süvarileri hoşnut ederek yerlerine göndeririz. İşte alınacak tedbirler bundan ibarettir. Bunun kolaylıkla ve başarıyla uygulanması, sadece son derece gizli hareket etmeye bağlıdır. Sivas’a tayininizden, hatta o taraflara gideceğinizden kendi aileniz içinde en çok güvendiğiniz bir tek kimseye bile bahsetmeyiniz. Sivas’a girinceye kadar, maksadınızı yanınızdakilere bile sezdirmeyiniz. Bu, başarının temel şartıdır. Bu itibarla, şimdilik ailenizi herhalde orada bırakarak, etraftaki aşiretleri teftiş için beş on gün kalacağınızı ailenize ve çevrenizdeki yakınlarınıza anlatarak, hemen yola çıkıp bir gün öncesinden Sivas’a ansızın girmeye gayret etmelisiniz. Oraya vardığınızda, aşağıdaki telgrafı gereken kimselere gönderip, valilik ve komutanlığı ele alarak hemen işe başlamalısınız. Bir yandan da makine başında durumu Nezaret’e bildirmelisiniz. Böylece, oradaki şartlar belli olur olmaz, size yine makine başında tarafımdan gereğine uygun tebligat yapılacaktır. Bu şekilde işe başladıktan sonra, ne vakit uygun görürseniz ailenizi ve eşyanızı Sivas’a getirtebilirsiniz. Yalnız, şimdi orada bulunan Reşit Paşa’nın valilik görevinden alındığı, yerine bir başkasının gönderileceği her nasılsa duyularak, kendisi tarafından Nezaret’e başvurulmuş olduğundan ve adları malum kimselerin yakında Sivas’ta toplanmak istedikleri alınan haberlerden anlaşıldığından, boşuna bir dakika geçirilmeksizin bir an önce hareketle, oraya vaktinden önce ulaşmaya gayret etmeniz, işin gereği olarak pek önemli ve zaruridir. Bu durum karşısında, ne zaman hareket edeceğinizin ve ne kadar zamanda oraya varabileceğinizin bildirilmesi gerekiyor.
Sivas’ta ilgililere göstereceğiniz telgraf şudur :
Zatıalilerinin Sivas ve komutanlığına tayinleri Meclis-i Vükela (58) kararıyla Padişah Hazretleri’nin yüce buyruklarına sunulmuş ve gereği şerefle onaylanmış olduğundan, hemen hareketle, bu telgrafı Sivas’taki sivil ve askeri memurlardan gerekenlere gösterip, vali ve komutanlığı üzerinize alarak göreve başlamanız ve durumu hemen bildirmeniz tebliğ olunur. 3.9.1919
Dahiliye Nazırı Harbiye Nazırı
Adil Süleyman Şefik
Çok ivedi Babıali, 6.9.1919
Malatya’da Elazığ Valisi Galip Beyefendi’ye
İlgi : 6.9.1919.
Eşkıya takibi için gönderilecek kuvvetin masraflarının jandarma ödeneği hesabına malsandığından karşılanması zaruridir. Kaç kuruş sarf edileceğinin ve gönderilecek kuvvetin miktarı ile hareket gününün hemen bildirilmesi.
Nazır
Adil
Dahiliye nazırı üç gün sonra da Ali Galip’in bir telgrafına karşılık olduğu anlaşılan şu telgrafı veriyor:
İvedi İstanbul 9.9.1919
İlgi: 8.9.1919. Sayı : 2
Malatya’da Elazığ Valisi Beyefendi’ye Sivas’ta güvenilir bir vasıta olmadığından yeterli bilgi alınamamakta ise de, ora halkından burada bulunan bir adamın ifadesine ve başka yerlerden de alınan genel bilgilere göre, önce halk bu kışkırtmalara taraftar değildir. Sonra, asker yok denecek kadar azdır. Bu hareketi idare etmekte olanlar, malum şahıslar ile komutan ve subaylardan bazılarıdır. Bunlar, işe milli bir yön vererek maksatlarını benimsetmeye çalışmaktadırlar. Oysa, millet bu işlere taraftar değildir. Orası daha yakın olduğu için, istediğiniz bilgiyi kolaylıkla elde edebilirsiniz: Bununla birlikte, gazeteler her nasılsa Sivas’a tayininizden bahsetmiş olduklarından, bir gün önce yola çıkmanız daha da önem kazanmıştır. Birlikte bulunduracağınız kuvvet ne kadar çok olursa, başarının o oranda kolaylaşacağı aşikardır. Bu kuvvetin miktarları ile, hareket tarihinizin bir gün öncesine kararlaştırılarak bildirilmesini bekliyorum.
Nazır
Adil
Ali Galip Bey bu telgrafa karşılık olarak, Malatya’dan son defa şu telgrafı veriyor:
Çok ivedi ve gizli
Kendisi tarafından çözülecektir
Dahiliye Nezareti’ne
Bu ayın 14’üncü günü yeterince kuvvetle eşkiyanın peşine düşüp ve yakalanması için Malatya’dan hareket edecek şekilde gerekli tedbirler alınmıştır. Tanrı’nın yardımı ile çarpışmadan başarılı sonuç alınacağına güven buyurulsun. Yalnız yazıların cevapları ve gerekleri geciktirilmemelidir.
9.9.1919
Elazığ Valisi
Ali Galip
Bu telgraftan, 9 – 10 Eylül gecesini hükümet dairesinde heyecanlar içinde ve sabaha kadar uykusuz olarak geçiren Ali Galip’in 9 Eylül 1919 günü, henüz kahramanlığının üzerinde ve Tanrı’nın yardımı ile çarpışmada başarıdan pek ümitli olduğu anlaşılıyor.
Efendiler, bu olaydan ve bu belgelerden haberdar edilen sivil amirlerden Dahiliye Nazırı Adil Bey’e Komutanlardan da Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşa’ya, güvensizlik bildiren telgraflar çekilmesinin uygun olacağı düşünüldü. Halkın dikkati çekildi.
Sivas Valisi Reşit Paşa’nın telgrafına cevap veren Adil Bey’in şu sözleri ne kadar garip ve şaşırtıcıdır. Adil Bey sözünü ettiğim telgrafı şu cümlelerle bitiriyordu: Elbette Halife Hazretleri’nin yüce buyruklarına uyma gereğini takdir edersiniz! (Belge: 70).
Efendiler, bir tesadüf eseri olarak bu görüşme sırasında ben de telgrafhanede bulunuyordum. Bir aralık dayanamadım. Şu telgrafı yazıp çekilmek üzere memura verdim.
10, 11.9.1919
Dahiliye Nazırı Adil Bey’e
Milletin, Padişah’ına maruzatta bulunmasına engel oluyorsunuz. Alçaklar, caniler! Düşmanlarla millete karşı haince tertiplere girişiyorsunuz. Milletin kudret ve iradesini takdirden aciz olduğunuza şüphe etmiyordum. Ancak, vatan ve millete karşı haince ve son bir çırpınışla alçakça harekette bulunacağınıza inanmak istemiyordum. Aklınızı başınıza toplayın. Galip Bey ve yardakçıları gibi aptalların verdikleri ahmakçasına ve asılsız sözlere kapılarak ve Mister Nowil gibi milletimiz ve vatanımız için zararlı olan yabancılara vicdanınızı satarak yaptığınız alçaklıkların milletçe sorulacak hesabını göz önünde bulundurunuz. Güvendiğiniz şahısların ve kuvvetin sonunu öğrendiğiniz zaman, kendi sonunuzla karşılaştırmayı unutmayınız.
Mustafa Kemal
Bütün komutanlar da gerektiği şekilde müracaatta bulundular.
12 Eylül’e kadar aldığımız raporlardan, kaçakların, 10-11 Eylül gecesini Raka’da geçirdikleri, 11-12 Eylül gecesini de Raka’nın yarım saat yakınındaki bir köyde, bir aşiret reisinin yanında geçireceklerinin anlaşıldığı bildiriliyordu (Belge: 71). Bu bilgi, 20’inci, 15’inci ve 13’üncü Kolordu Komutanları’na bildirildi (Belge: 72).
11 Eylül ve 11-12 Eylül’de Malatya ile telgraf başında yapılan haberleşmeler, daha Malatya’da, kesin emir ve talimat almış olan şahısların zihinlerinin daha henüz bir karışıklık içinde bulunduğunu gösterecek nitelikte idi.
Elazığ’dan gelen Alay Komutanı İlyas Bey Mutasarrıf Bey’in gönderdiği özel bir adam tarafından Vali Ali Galip ve Mutasarrıf Halil Bey’lerin bazı şartlarla yerlerine dönmek istedikleri bildirilmiş. Memleketin selameti adına bunların bu şekildeki tekliflerini kabul etmenin uygun olup olmadığı konusundaki emrinizi beklemekte olduğumuz arz olunur demekteydi (11 Eylül) (Belge: 73).
Bunun arkasından İlyas Bey, 11/12 Eylül gecesi yine telgraf başına gelen Süvari Alay Komutanı Cemal, Mutasarrıf Vekili Tevfik, Topçu Alay Komutanı Münir, Jandarma Yüzbaşısı Faruk, Baytar Binbaşısı Mehmet ve Elazığ’dan gelen Alay Komutanı İ1yas Beyler adına şunları yazdırdı:
Malatya’dan İlyas Bey: Güvenilir bir kimse olan Jandarma Yüzbaşısı Faruk Bey’den biraz önce alınan bilgiler aşağıda verildiği gibidir:
Faruk Bey, Kahta ve çevresinde takipte, Malatya’ya beş saat uzaklıktaki Raka köyünde Kürtlerin toplandıklarını, şimdi Mutasarrıf ile arkadaşlarının orada bulunduklarını, Siverek’e kadar uzanan bölgedeki aşiretlerin birbiri ardınca buraya gelmekte olduklarını; Dersim aşiretlerine varıncaya kadar Kürtlük adına çağırıldıklarını, Mutasarrıfın planına uyularak önce Malatya’ya saldırıp tamamiyle yağmaladıktan sonra, bütün kuvvetleri ile Sivas’a doğru yürüyeceklerini, Malatya’da bulunan Türkleri öldüreceklerini ve süreceklerini, Dersim’lilerin de aynı zamanda Harput’a yürüyeceklerini bildiriyor. Çünkü, mutasarrıfın Malatya’dan gitmesi Kürtlük adına kendilerine karşı büyük bir aşağılama ve hakaret olarak sayılıyormuş. Vali böyle bir yağmaya ve katliama (59) taraftar ve razı olmadığını, ancak, mutasarrıfın düşüncesine de engel olamayacağını bildirmiştir. Malatya’ya çarpışarak girdikleri zaman Kürt bayrağı çekileceğini ve yanlarındaki İngiliz binbaşısı da Urfa’da bulunan İngiliz tümeninin harekete hazır olduğunu bildirmiş ise de, Hacı Bedir Ağa’nın bunu kabul etmediği ve aşiretlerin, Malatya’nın Kürdistan sayılıp Malatya’da Kürt bayrağı çekilmesinde direndikleri, dün akşam Malatya’ya dönmek isteyen valiyi bırakmadıkları abartılmadan arz olunur.
Şartları aşağıdadır:
1 — Valinin yerine dönmesi;
2 — Mutasarrıfın eskiden olduğu gibi yerinde kalması;
3 — Elazığ’dan gelen askerin geri gönderilmesi;
4 — Vali yüz silahlı Kürtle Malatya’ya girdiği zaman huzurun sağlanması ve Sivas’a doğru yürümesi;
5 — Aşiretlerden alınan yedi tüfekle bir tabancanın geri verilmesi;
6 — Yukarıda arz ettiklerime emirleri.
İlyas Bey’e şunu yazdım:
11, 12.9.1919
Malatya’da İlyas Beyefendi’ye
l — Verdiğiniz bilgiler heyetimizce dikkate alındı. Zatıalinize şartlar ileri sürenler kimlerdir? Böyle bir ilişkiye girişmek asla doğru değildir. Hainlikleri ortaya çıkan vali, mutasarrıf ve yardakçılarının yakalanmaları, kışkırtmaya çalıştıkları bazı gafil kimselerin de uyarılması söz konusudur. Bunun için bütün şiddeti ile karşı koymak gerekir. 13’üncü, 15’inci ve 3’üncü Kolordu Komutanları şu dakikada telgraf başında, alınacak ortak tedbiri kararlaştırmaktadırlar. Elde edilebilen kuvvetler her taraftan harekete geçirilmiştir. Oraca alınması gereken tedbirlerin zatıaliniz tarafından sükunet ve ciddiyetle alınmış bulunduğuna güvenimiz tamdır. O bölgede bulunan bütün telgrafhanelerin tutulması ve Mutasarrıf Vekili Tevfik Bey kardeşimizin de hükümetin güç ve otoritesini en üstün bir şekilde göstermesi dikkate alınmalıdır.
2 — Şu anda Anadolu’nun bütün merkezlerinden Zatışahane’ye, yapılan hainlik arz edilmektedir. Oraca da aynı şekilde hareket edilmelidir.
3 — İngiliz binbaşısının sözleri blöftür. Kürtlerin de birleşip toplanabilseler bile, asker kuvveti karşısında ne dereceye kadar başarı gösterebileceklerini takdir buyurursunuz.
4 — Bedir Ağa’yı, Keven aşiretinin reislerini ve bu haince hareketlere karşı olan beyleri tarafınıza çekmeye çalışmanız uygun olur.
5 — Adıyaman’dan (60) hareket eden süvari bölüğü ile, Siverek ve Diyarbakır’dan hareket eden birer taburla bağlantınız var mı? Nerelere vardılar?
Telgrafhanede bulunan
Kongre Heyeti adına
Mustafa Kemal
Gerçi, kongre toplantı halinde değildi ve telgrafhanede bulunmuyordu. Fakat maneviyatı kuvvetlendirmek için, Kongre Heyeti ile ilgili göstermeyi uygun buldum ve imza olarak, yalnız Kongre Heyeti diye aynı nitelikte ayrıca bir telgraf da yazdım (Belge: 74).
Bu telgrafıma ek olarak, Urfa’da, Ayıntap’ta, Maraş’ta bulunan ve sayıları pek az olan yabancı kuvvetlerini bildirerek size bir yabancı tümeninden bahsedenlerin sözleri vatan ve millet hainlerinin yalanını aktararak maneviyatınızı kırmak alçaklığından… dır dedim (Belge: 75).
İlyas Bey, telgrafıma verdiği cevapta, bir saldırı halinde, şiddetle karşı konulması kesin olarak kararlaştırılmıştır. dedikten sonra, eldeki kuvvet, Malatya’yı uzun bir süre bir Kürt saldırısına karşı savunmaya yeterli değildir. Bunun için elden gelen sür’atle yardımcı kuvvetler gönderilmesine emir buyurulması bir kere daha istirham olunur dedi (Belge: 76).
İlyas Bey’e gereğinde bir şey bildirilebilsin diye, telgrafhanede bir subay bırakarak, önemli olan işinin başına dönmesini rica ettim (Belge: 77).
İlyas Bey tarafından 12 Eylül’de çekilen bir telgrafı, subaylarınız ve memurlarınız için çeşitli bakımlardan yararlı olacağı düşüncesiyle, olduğu gibi bilginize sunacağım:
Malatya, 12.9.1919
Sivas’ta 3’üncü Kolordu Komutanlığı’na
Halep’teki İngiliz ordusuna bağlı albay rütbesinde Mösyö P. Peel (Pil) adında bir İngiliz subayı, bugün 12.9.1919 tarihinde öğle üzeri Malatya’ya gelmiştir. Maksadının Malatya, Harput ve Diyarbakır bölgelerinde, bölgenin ileri gelenleri, sivil ve askeri memurlarla görüşmek olduğunu, kaçak Mister Nowil’in görevi ile ilgili bir şey bilmediğini ve bu konuda İngiliz Hükümeti’nin kesinlikle bilgisi olmadığını ve böyle bir propagandacı subayın buralarda gezmesini kabul edemeyeceğini ve aşiretler içerisinde derhal buraya getirilmesi için kendisine emir verileceğini söyledi. Eğer haince bir maksatla buralarda dolaştığı kanısına varırsa, tutuklu olarak Halep’e göndereceğini ekledi. Vali Galip Bey’i de kendisiyle görüşmek üzere, hayatının korunması hususunda kendisine güvence vererek buraya davet etme isteğinde bulundu. Bu hususta, üst makamdan adı geçenin buraya gelebilmesi için emir almadan gelmesinin mümkün olamayacağını, bunun için ilgili makamlara başvuracağımı da söyledim. Bu izin emrinin sür’atle bildirilmesi için aracı olmamı rica etti. Kendisi yüksek siyasi mutemet adıyla anılırmış. İstanbul Hükümeti onu tanırmış. Burada iki gün kaldıktan sonra Harput’a gidecekmiş. Giriş belgesi yoktur. Kendisine, saygıdeğer bir misafir olduğu ve özel bir saygı gösterileceği söylenmiştir. Valiyi buraya getirtmesine ve bu zatın Harput’a doğru seyahat etmesine izin verelim mi? Bildirilmesi. Sivas’tan iki subayın şimdi geldiği arz olunur.
15’inci Alay Komutanı
İlyas
Bu telgrafta söz konusu edilen hususlarda nasıl hareket edileceğini gösteren görüşlerimiz, şu şekilde kısaca bildirildi:
Tel
Çok ivedi Sivas, 12.9.1919
Malatya’da 15’inci Alay Komutanlığına
İlgi: 12.9.1919.
1 — Kim olursa olsun, giriş belgesi olmayan bir yabancı subayın Osmanlı ülkesinde işi yoktur. Kendisine büyük bir nezaketle, fakat askerce, kesin bir tutumla durumu bildiriniz ve geldiği yere hemen dönmesini isteyiniz. Memleketten çıkıncaya kadar da ileri gelen kimseler ve memurlarla hiçbir siyasi temasa gelmemesi için yanına yetenekli, uyanık bir subay katınız.
2 — Kaçak valinin vatan hainliği ile suçlandığını, ele geçince yakalanarak kanunun adaletli pençesine teslim edileceğini, bu konuda başka bir şey yapma imkanı olmadığını ayrıca anlatırsınız, efendim.
Mustafa Kemal
Efendiler, alınan tertip ve tedbirler ve özellikle gösterilen sertlik ve şiddet sayesinde, Ali Galip ve Halil Bey’lerin ayartmaya çalıştıkları aşiretler dağılmış, ümitsizliğe düşen Ali Galip, önce Urfa’ya oradan da Halep’e kaçmıştır. Mister Nowil de göz altında rahatça Elbistan üzerinden gitmiştir. Ötekiler de birer yolunu bularak kaçmışlardır. Bu safhaları daha çok açıklamakta bir yarar görmüyorum. Bu konuda söylediklerime ek olarak yayınlanacak belgelerin okunmasından, bugün ve gelecek için ibret dersi olabilecek noktalar çıkarılacağını umarım (Belge: 78, 79, 80, 81).
54) Samsun.
55) Arga.
56) Malatya’ya bağlı bugünkü Başköy İlçesi.
57) Tunceli.
58) Bakanlar Kurulu.
59) Toplu öldürme, soykırımı.
60) Hısnımansur.
Hainlerle işbirliği yapan Ferit Paşa Kabinesi’ne hücum
Efendiler, bilginize sunduğum belgeleri gördükten sonra, zannederim Ali Galip tarafından yapılan teşebbüsün Padişah’ın ve Ferit Paşa Hükümeti’nin ortak bir teşebbüsü olduğuna şüphe ve tereddüt edenler kalmaz. Bu hainliğin ortak elebaşılarına karşı nasıl bir durum almak gerektiği bellidir. Ancak, buna karşı yapılacak teşebbüste elden geldiğince açıktan açığa hareket etmekten vazgeçmek ve o günün gereğinden olmakla birlikte teşebbüs gücünü çeşitli hedeflere yöneltmekten sakınarak bir noktada toplamak ihtiyatlı bir davranış olurdu. Biz de hücuma hedef olarak yalnız Ferit Paşa Kabinesi’ni tespit ettik ve Padişah’ın da bu Ferit Paşa Kabinesi’nin Padişah’ı olaylardan haberdar etmeyip aldatmakta olduğu tezini tuttuk. Padişah, durumu öğrenecek olursa, kendisini aldatanlara müstahak oldukları işlemi uygulayacağına güvenimiz olduğunu ileri sürdük. Hükümetin ortaya çıkmış olan cinayeti üzerine, kendisine güven duyulmaması tabii olduğundan, gerçeklerin yalnız ve ancak doğrudan doğruya Padişah’a arz edilmesi ile durumun düzeltilebileceğini, teşebbüslerimiz için hareket noktası olarak kabul ettik. Bu düşünceyle, Eylül’ün 11’inci günü, Padişah’a çekilmek üzere telgraf hazırlandı. Bu telgrafta, tahmin buyuracağınız üzere, zamanın gereği olan birçok basmakalıp sözler içinde: Hükümetin silah zoruyla kongreyi basma yoluna giderek Müslümanlar arasında kan dökülmesine sebep olacağı, Kürdistan’ı ayaklandırmak suretiyle vatanı parçalatmak planını para karşılığında yüklenmiş olduklarının belgelerle açığa çıktığı, hükümetin bu işlerde alet olarak kullandığı adamların perişan edilerek kaçmaya mecbur edildiği, yakalandıkları takdirde kanunun pençesine teslim edilecekleri, bu cinayetleri hazırlayan, Dahiliye ve Harbiye Nazırları vasıtasıyla da emredip uygulatan İstanbul Hükümeti’ne milletin güveninin kalmamış olduğu bildirildikten sonra, namuslu kimselerin oluşturduğu yeni bir hükümetin kurulması, bu casus şebekesi hakkında sür’atle kanuni soruşturma yapılarak suçluların cezalandırılması isteniyor; adil bir hükümet kuruluncaya kadar, İstanbul Hükümeti ile hiçbir haberleşme ve ilişkide bulunmamaya karar vermiş olan milletten ordunun ayrılamayacağını, olayın içyüzünü bilen ve o çevrede bulunan biz kolordu komutanları arza mecbur olduk deniyordu (Belge: 82).
İşte bu telgraf suretinin bütün kolordularca İstanbul’a çekilmesinin uygun olacağı düşünüldü. 11 Eylül günü telgraf başında kolordu komutanlarına şu talimatı verdim:
Şimdi bir suret vereceğiz. Bu suretin 3’üncü, 15’inci, 20’nci, 13 ve 12’nci Kolordu Komutanlarının ortak imzalarıyla çekilmesini uygun görüyoruz. Okuduktan sonra diğer komutanlarla aynı zamanda çekmek için bekleyiniz.
Suret
Sadrazamlık Yüksek Katına
Şimdi doğrudan doğruya kutsal Başkomutanı’mız, şanlı Halife’miz Efendimiz’e önemli bir arzda bulunmak mecburiyetindeyiz. Engellenmemesini rica eder, aksi takdirde bundan doğacak ağır sonuçların sorumluluğunun yalnızca yüksek şahsınıza ait olacağını arz ederiz. 12’nci Kor., 13’üncü Kor., 20’nci Kor., 15’inci Kor., 3’üncü Kor.
Yapılacak önemli maruzat, yukarıda arz etmiş olduğum üzere, padişaha çekilen telgrafta yazılanlardan ibaretti.
Eylülün 11’inci günü ve özellikle 12/13 gecesi, her tarafta, kolordu komutanları telgraf merkezlerine gelerek kararlaştırıldığı şekilde İstanbul’la haberleşmeye çalışıyorlardı. Fakat sadrazam ortadan kaybolmuş gibiydi. Cevap vermiyordu. Biz de, telgraf başında, sadrazamın telgrafları alıp cevap vermesi için baskıda bulunuyorduk. İstanbul merkezindeki telgraf memurları ile yapılan uzun çekişmelerden sonra, bir telgraf memuru şu bilgiyi verdi:
Sadrazam Paşa’ya yazılanlar telefonla söylendi. Alınan cevapta: Telgraf metni Sadrazam Paşa Hazretleri’ne arz olundu. Bildirecekleri maruzatları usulünce telgrafla arz olunmalıdır. Gelen telgraflar da usulüne uygun olarak Padişah’a takdim edilir, buyurduklarını Müdür Bey söylüyor, efendim. (Belge: 83).
Bunun üzerine, gece yarısından sonra saat 4.00’te Sivas telgrafhanesine çekilmek üzere şu telgraf gönderildi:
11/12.9.1919
Sadrazam Ferit Paşa’ya
Vatan ve milletin haklarını ve kutsal varlıklarını ayak altına alarak, Padişah Hazretleri’nin yüce padişahlık şeref ve haysiyetlerini çiğneyerek, gafilce birtakım hareket ve teşebbüslerde bulunduğunuz ortaya çıkmıştır. Milletin padişahımızdan başka hiçbirinize güveni kalmamıştır. Bu sebeple durum ve dileklerini ancak Padişah Hazretleri’ne arz etmek zorundadır. Hükümetiniz meşru olmayan hareketlerinin ağır sonuçlarından korkarak, millet ile padişah arasına artık engel çekiyor. Bu konudaki direnmeniz daha bir saat sürerse, millet kendisini her türlü hareket ve faaliyetlerinde serbest saymakta haklı bulacaktır ve bütün vatanın meşru olmayan hükümetinizle kesin olarak ilgi ve bağlantısını kesecektir. Bu son uyarımızdır. Bundan sonra milletin tutacağı yol burada bulunan yabancı subaylar vasıtasıyla, İtilaf Devletleri temsilcilerine de ayrıntılı olarak bildirilecektir.
Genel Kongre Heyeti
Sivas Telgraf Müdürlüğü’ne de aynı zamanda, telefonla şu emir verildi:
Kongremizden seçilen bir heyetle telgrafhaneye gönderilecek bir telgrafımızın doğrudan doğruya Mabeyn-i Hümayun’a (61) çekilmesine İstanbul’ca engel olunduğu bildiriliyor. Bir saat içinde telgrafın çekilmesine izin verilmediği takdirde, İstanbul’la bütün Anadolu telgraf haberleşmelerini kesmeye mecbur olacağımızı üstünüze bildiriniz.
Genel Kongre Heyeti
Kolordu Komutanlarına da aşağıdaki genel duyuru yapıldı:
Sivas, 11/12.9.1919
20’nci Kolordu Komutanlığı’na
15’inci Kolordu Komutanlığı’na
13’üncü Kolordu Komutanlığı’na
3’üncü Kolordu Komutanlığı’na
Kongrenin Padişahlık yüce katına olan maruzatına İstanbul’da Telgraf Başmüdürlüğü’nce engel olunmuştur. Bir saatlik bir sürede Saray’a yol verilmezse bütün Anadolu’nun İstanbul’la haberleşmesinin kestirileceği cevap olarak adı geçen müdürlüğe bildirilmiştir. Kongrenin bu meşru isteğine olumlu cevap alınmadığı takdirde, tebliğ anından başlayarak Ankara, Kastamonu, Diyarbakır telgraf merkezleriyle Sinop’taki telgraf haberleşmelerinin durdurulması, yani kongre ile ilgili haber ve bildiriler dışında hiçbir telgrafın İstanbul’a geçirilmemesi ve İstanbul’dan da kabul edilmemesi; Batı Anadolu ile haberleşmemize engel olmayacaksa Geyve Boğazı (62) yönündeki hattın da tutulması veya geçici olarak kesilmesi ve yapılan işlerin sonuçlarının bildirilmesi rica olunur.
Bu talimatın yerine getirilmesine engel olacak telgraf memurları, bulundukları yerlerde derhal Divan-ı Harb’e verilerek haklarında en ağır ceza uygulanacaktır. İşbu tebligat gereğinin yerine getirilmesi 20’nci, 15’inci, 13’üncü ve 3’üncü Kolordu Komutanlarından rica edilmiştir. Alındığının bildirilmesi.
Sivas’ta Genel Kongre Heyeti
Bu telgrafla verilen talimat daha sonraki telgraflarla da tamamlanmıştır (Belgeler: 84, 85).
11-12 Eylül gecesi yapılmış olan genel tebliğe ek olarak da şu ricada bulunuldu.
Bu gece sonuç elde edilinceye kadar bütün komutanlarla sivil idare amirlerinin ve ilgili heyetlerin telgrafhaneden ayrılmamaları rica olunur.
Genel Kongre Heyeti
Telgrafhanelere de şu uyarıda bulunuldu:
Ektir: Bu tebligat gereğinin yerine getirildiği haberi Kongre Heyeti’nce öğrenildikten sonra, yine aramızda haberleşmeye devam edileceğinden telgrafhanelerde adam bulundurulması rica olunur.
Kongre Heyeti
61) Saray Genel Sekreterliği’ne.
62) Sakarya ırmağı üzerindeki Geyve boğazı’dır. Kasabanın adı da Alifuat paşa’dır.
İstanbul’daki hükümetle ilişkiyi kesme kararı
I just want to mention I’m all new to blogs and really liked you’re blog. Very likely I’m going to bookmark your blog post . You surely come with wonderful articles. Kudos for sharing your web page.
Thank you for the auspicious writeup. It in fact was a amusement account it. Look advanced to far added agreeable from you! By the way, how can we communicate?
Absolutely indited articles, regards for information. “The bravest thing you can do when you are not brave is to profess courage and act accordingly.” by Corra Harris.